17 Haziran 2013 Pazartesi
16 Haziran 2013 Pazar
Gülmek İçin Bahaneler!..
Adamın biri arabasıyla şehirler arası yolda seyahat ederken
trafik polisi durdurur.
-"İyi Günler beyefendi, ehliyet ruhsat lütfen"
Adam:
-"İyi Günler beyefendi, ehliyet ruhsat lütfen"
Adam:
- "Buyrun"
Uzatır.
Trafik polisi bakar:
Trafik polisi bakar:
- "Yangın söndürücünüz var mı?"
Adam:
Adam:
-"Var"
Gösterir.
Polis:
Polis:
- "İlk yardım çantası?"
Adam:
Adam:
-"Var"
Yine gösterir.
Polis:
Polis:
-"Zincir"
Adam gösterir.
-"Takoz?"
-"Var."
-"Çekme halatı."
-"Var."
Polis dayanamaz:
- “Mezdekenin kaseti der var mı lan?"
Adam güler .
-"Takoz?"
-"Var."
-"Çekme halatı."
-"Var."
Polis dayanamaz:
- “Mezdekenin kaseti der var mı lan?"
Adam güler .
-"O da var"
Kaseti gösterir.
Polis:
- “Tak o zaman teybe.”
Adam takar, polis oynamaya başlar.
Adam gülerek:
Polis:
- “Tak o zaman teybe.”
Adam takar, polis oynamaya başlar.
Adam gülerek:
- "Memur bey, ne yapıyorsunuz?"
Polis adama döner:
- “Eşek değilsin, bir yirmilik takarsın artık!”
- “Eşek değilsin, bir yirmilik takarsın artık!”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Bir gün Temel, Konyalı ve Kürt kaza geçirip ölürler.
Bunlar üç arkadaş öbür dünyada sorguya çekilirler.
Soruyu soranlar der ki:
-“ Bana para verin sizi dünyaya geri yollıyayım”
Temel verir ve temeli dünyaya yollarlar.
Temeli gören adam şaşırır ve der ki:
-“ Sen ölmedin mi”
Temel’de:
-“Bize, para verirseniz sizi dünyaya yollarım dediler, Ben verdim geldim”
-“Bize, para verirseniz sizi dünyaya yollarım dediler, Ben verdim geldim”
Adamda:
-“Peki diğer arkadaşların nerede “
-“Peki diğer arkadaşların nerede “
Temel:
-“Konyalı pazarlık yapıyor, Kürt ise; ‘Ben vermem devlet versin’ diyor.
-“Konyalı pazarlık yapıyor, Kürt ise; ‘Ben vermem devlet versin’ diyor.
Gülmek İçin Bahaneler!..
Temel ile Dursun beraber araba almışlar.
Neyse bunlar trafik lambasına gelmişler, ışık kırmızıdaymış.
Neyse bunlar trafik lambasına gelmişler, ışık kırmızıdaymış.
Beklerken, Temel Dursun'a:
- “Ula ne güzel renk göreymisun”
Sonra yeşil yanmış.
- “Ula ne güzel renk göreymisun”
Sonra yeşil yanmış.
Dursun Temel'e:
- “Ben bu rengi daha çok beğendim.”
Sonra turuncu yanmış.
- “Ben bu rengi daha çok beğendim.”
Sonra turuncu yanmış.
İkisi de birden:
- “İşte bu en güzelidir”
En sonunda tekrar kırmızı yanınca.
Dursun Temel'e:- “İşte bu en güzelidir”
En sonunda tekrar kırmızı yanınca.
- “Hadi sür, bunu daha öncede gördük”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Deliler namaza
başlamışlar.
Doktor şaşırmış
delilerden kurtulmak için fırsat kollayan müdür delileri dışarı çıkarır.
-“Sizi hacı yapacam”
Deliler sevinir,
binanın etrafında hepsi dönmeye başlar.
Günler geçer müdür
masa başın da çayını içerken birden pencereden içeri taşlar yağar kafa göz kırık
halde dışarı çıkar bağırır:
-“Ne yapıyorsunuz
siz manyaklar?”
Deliler :
-“Tavafımız bitti
ŞEYTAN taşlıyoruz “
Gülmek İçin Bahaneler!..
Denizli'de araştırma
yapmak için kamp kuran bir grup üniversite öğrencisi, kamp yakınına tüneyen bir
Denizli horozunun sabahın erken saatlerinde yüksek sesle ötmesinden çok
rahatsız olmuşlar...
Sabahın köründe ortaya çıkan horoz, önce dikleniyor,
sonra dakikalarca ötüyormuş...
Tabii ekipte ne uyku ne de huzur bırakmıyormuş...
Sonunda sabırlar tükenmiş...
Susturmak için başlamışlar horozu kovalamaya... Horoz
ön de...Gençler peşin de...
Mahalle arasına dalmışlar... Kovalamacayı gören,
fakat bir anlam veremeyen yaşlı dede, seslenmiş:
- “Hey, evlatlar!.. Bu zavallı horozu niye
ürkütüyorsunuz?..”
- “Dede, sabahın köründe ötmeye başlıyor, kampı
ayağa kaldırıyor. O yüzden başını keseceğiz!..”
- “Yazıktır evladım yapmayın!.. “
-“Bırakın, ben
onun sesini keserim, bir daha da rahatsız etmez sizi...”
Gençler bunun üzerine kovalamayı bırakmışlar.
Ertesi sabah, hafif 'gak - guk' sesleri dışında
horozdan kayda değer hiçbir ses çıkmadığını görünce de şaşırıp dedeye
koşmuşlar:
- “Yahu dede, ne yaptın da bu horozun sesini
kestin?.. “
İhtiyar gülmüş:
- “Kıçına zeytinyağı sürdüm. Horoz kabararak ötmeye
yeltendiğinde, gerisi tutmuyor ki kuvvet alsın... Ancak 'gak - guk' edebiliyor...
Arkan sağlamsa, istediğin kadar kabarır, diklenir,
sözünü dinletirsin.
Arkan bir gevşemeye görsün, ancak 'gak-guk'
edersin...”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Köyden Kayseri'ye
gelen köylü sabah kahvaltısı için bir lokantaya girmiş.
Sabahın erken
saatleri olduğu için oldukça kalabalık olan lokantada yer bulamayan köylü
kasiyerin yanındaki küçük masaya oturmuş.
Garson gelince mercimek çorbası söylemiş, fakat bizim
köylünün karnı çok acıkmıştır ve çorba gelene kadar ekmek sepetindeki bütün
ekmekleri yemiş..
Çorba gelince onu da
içmiş.
Giderken kasada
oturan Hacı Ağa'ya borcunu sorduğunda Hacı Ağa:
-"Ekmeğin
parasını ver de, çorba bizden olsun"
Gülmek İçin Bahaneler!..
Nasrettin hoca namaz kılarken camiye hırsız girmiş.
Nasıl olsa namazdayken bir şey yapamaz diye düşünmüş.
Cüzdanını almış Nasrettin Hoca bunu hissedince başlamış söze:
- “Kul euzu bi rabbi felak, arkamdaki yalak, cüzdanımı bırak, yoksa yiyecen dayak.”
Nasıl olsa namazdayken bir şey yapamaz diye düşünmüş.
Cüzdanını almış Nasrettin Hoca bunu hissedince başlamış söze:
- “Kul euzu bi rabbi felak, arkamdaki yalak, cüzdanımı bırak, yoksa yiyecen dayak.”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Halepli Abdürrahim
Efendi uzun entarisi ile dolaşır, altına don giymezmiş.
Bir gün Halep çarşısında dolanırken şiddetli bir rüzgâr
çıkmış.. Entari
havalanmış Halepli Abdürrahim Efendi`nin açıkta kalan
kısmını herkes görmüş.
Esnaf kendi arasında homurdanmış, bu uygunsuz durumu
Kadı'ya kadar duyurmuş lar.
Kadı da Abdürrahim Efendi'yi adaba mugayir
davranışlarından dolayı yargılamak üzere mahkemeye
çağırmış.
Dava görülmeye başlamış.
Kadı kimlik tespiti yaparken sormuş:
-“Evli misin?”
-“Evliyim. Dört
karım, dört de cariyem var.”
-“Kaç çocuğun
var?”
-“Dur hele Kadı
efendi düşüneyim?”
Halepli Abdürrahim Efendi başlamış düşünmeye,
düşünürken de parmak hesabı yapmaya.
-“Birinci karıdan altı çocuk. İkinciden dört çocuk.
Üçüncüden iki kızım var ellerinden öper.
On iki etti."
-"Başka?"
-" Küçük karıdan da üç çocuk. Cariye kullarından ikişer çocuk
daha. “
Bizim ki sadece
sayı söylüyor. Hesabı Kadı yapıyor.
-“On dokuz etti."
-" Başka? “
-“Başka yok Kadı efendi. Hanımlardan üçü hamile.
Cariye kullarından da ikisi
yüklü. Yani beş çocuk daha yolda. Sayen de Kadı
efendi.”
Halep Kadısı bu ifade üzerine biraz düşünmüş.
Uzun, kır sakallarını karıştırmış.
Karşısında boynu bükük duran Abdürrahim Efendi`ye
uzun uzun baktıktan sonra :
-“Yaz kâtip”
Hükmünü
açıklamış:
Halep`de mukim, Abdülmecit`ten olma
Razıya`dan doğma Abdürrahim Efendi`nin don giymeye
fırsat bulamadığından
beraatine.”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Doktor hastabakıcı
Temel'i çağırdı..
-"Yarın ava gidiyorum, ama muayenehane kapansın
istemiyorum. Sen hastalarla ilgilen. Ben arada arar, kontrol ederim"
Temel:
-"Merak etmeyin doktor"
Doktor ertesi gün akşama doğru telefon etti:
-"Ne var ne yok?.."
-"Üç hasta geldi bugün.. İlkinin başı ağrıyordu,
aspirin içirdim."
-"Harika Temel"
-"İkincisinin midesi yanıyordu.. Talcit
verdim.."
-"Bravo.. Bravo Temel.. Harikasın!.. Ya
üçüncü?.."
-"Doktor, masada oturuyordum. Kapı çarparak
açıldı, içeri fırtına gibi bir kadın girdi.. Alev alev yanıyor gibiydi. Hızla
soyundu, sütyen ve kilotunu da çıkardıktan sonra muayene masasının üzerine
yattı ve bağırdı: 'Bana yardım et. Beş yıldır erkek yüzü görmedim..' "
-"Eee.. Sen ne yaptın, Temel?.."
-"Gözüne visine damlattım doktor!.."
Gülmek İçin Bahaneler!..
Öğretmen çocuklara sorar:
-“ Dünya da en mutlu insan kimdir.?? “
Değişik cevaplar dan sonra bir öğrenci:
-“ Hocam Hz Adem’dir “
-“Aferin oğlum “
-“Niye”
-“ Çünkü hocam; kaynanası olmayan tek insandır...”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Sicilya'nın bir
kasabası varmış ki kadınları hiç rahat durmaz, iki de bir kocalarını
aldatırlarmış.
Kasabanın yaşlı
papazı, kocasını boynuzladıktan sonra doğru günah çıkartmaya
Gelen bu kadınlardan bıkmış…
-“Papaz efendi,
şeytana uyup kocamı aldattım. “
Diyerek karşısına
geçip günah çıkartmak istediklerinde papaz sinirlenir:
-“ Ayıptır günahtır.
Boyna kocamı aldattım diye geliyorsunuz, bari ayağım taşa takıldı deyin ben
anlarım…”
Kadınların da işine geldiği için artık kimse kocamı
geyikledim demez, “Papaz efendi ayağım taşa takıldı” diyerek konuyu açarlarmış…
Derken yaşlı papaz ölmüş, yerine bir başka papaz gelmiş
ve bakmış ki kasabanın kadınları aşırı derecede namuslu. Taşa takılıp
düştüklerinde oraları buraları açılıyor diye günah çıkartmak istiyorlar…
Doğru belediye başkanına gidip durumu anlatmış ve
derhal kaldırımların düzgün olarak onarılmasını istemiş ama duruma vakıf olan
başkan katılırcasına gülmeye başlayınca
Papaz şaşırmış ve:
-“ Sayın başkan
gülüyorsunuz ama en çok da sizin eşiniz taşa takılıyor… Lütfen yaniiii…”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Çok samimi iki
arkadaş olan, bayanlar ölmüş.
Öteki tarafta
karşılaşırlar ve;
Biri diğerine:
-“ Ne den
öldün"
-"Donarak"
-"Ah kim bilir
nasıl acı çekmişsindir?"
-"Hayır, önce biraz üşüdüm, fakat sonra
bir sıcaklık hissettim. Ölüm hemen gerçekleşti"
-"Ya sen nasıl
öldün?"
-"Kalp krizi
geçirdim"
-"Ne den"
-"Eşimin beni
aldattığından şüpheleniyordum. Gizlice eve geldim, eşimi yatak odasında çıplak
yakaladım fakat her yeri aradım taradım, buzdolabına bile baktım, bakmadığım
yer kalmadı kadın filan bulamadım. Bu sefer sinirlendim ve kalp krizi
geçirdim"
-"Keşke; Soğuk
Dondurucuya da baksaydın, şimdi ikimiz de yaşıyor olacaktık"
Gülmek İçin Bahaneler!..
Biletine büyük
ikramiye çıkan Temel’ i, üç ay sonra, bakkal kasap ve borçlu
olduğu diğer esnaf yol da çevirmiş:
- “Ula Temel, sana büyük ikramiye çıktığı halde üç aydır
niye borcunu
ödemeysun?”
Temel sırıtarak :
- “Zencun oldi, değişti demesunlar diye...”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Hemşire, hastane nöbetinden çıkıp sabah yorgun bir
şekilde eve dönmüş.
kocasını uyandırmak için sessizce yatak odasına girmiş.
Bir bakmış ki battaniyenin ucundan 2 yerine 4 ayak görünüyor.
Çok sinirlenmiş, hemen beyzbol sopasını almış ve tüm siniriyle kafalarına vurmaya başlamış.
kocasını uyandırmak için sessizce yatak odasına girmiş.
Bir bakmış ki battaniyenin ucundan 2 yerine 4 ayak görünüyor.
Çok sinirlenmiş, hemen beyzbol sopasını almış ve tüm siniriyle kafalarına vurmaya başlamış.
Ciyaklamalar ve bağırışlar arasın da; kolları
yoruluncaya kadar vurmuş; nefes nefese kalmış bir bardak su içmek için mutfağa
gitmiş ki! Kocası mutfakta gazetesini okuyor.
Karısının geldiğini gören adam :
-“Hayatım, annenler sürpriz yapıp akşam bize gelmişler. babanla birlikte yatak odasına aldım”
Karısının geldiğini gören adam :
-“Hayatım, annenler sürpriz yapıp akşam bize gelmişler. babanla birlikte yatak odasına aldım”
-“ Uyanmışlarsa, bir hoş geldin desen iyi olur..”
4 Haziran 2013 Salı
Gülmek İçin Bahaneler!..
Kadın kahvaltı
sofrasın da gazete okuyan kocasına bakıp söylenmiş :
-“Keşke bir gazete
olsaymışım. “
-“Böylece bütün gün
sıkı sıkı tuttuğun ve ilgilendiğin tek şey ben olurdum. “
Adam kafasını bile
kaldırmadan cevap vermiş :
-“ Evet keşke sen bir
gazete olsaydın; böylece yarın senin yerine yeni bir tane alabilirdim”
Gülmek İçin Bahaneler!..
İki müdür odacılarından şikayet ediyormuş.
İkisi de kendi odacısının daha aptal olduğunu iddia
ediyormuş.
Birbirlerine kabul ettirmeye bahse girmişler.
Bir tanesi zile basarak odacısını çağırmış ve demiş
ki:
-“Al şu 50 bin lirayı, git bana en son model arabalardan birini al getir.”
Baş üstüne, diyerek çıkmış odacı kapıdan.
Ardından diğer müdür kendi odacısını çağırmış:
-“Git şimdi bizim eve bak bakalım ben evde miyim?”
-“Git şimdi bizim eve bak bakalım ben evde miyim?”
ikinci odacı:
-“Emredersiniz efendim ”
Tam kapı da iki odacı karşılaşmışlar, onlar da
müdürlerini çekiştirmeye başlamışlar. Biri demiş ki:
-“Ya şu bizim müdür de çok salak, bana 50 bin lira verdi, git son model bir araba al gel dedi. Bugün pazar hiçbir yer açık değil ki!”
-“O da bir şey mi, asıl benim ki ben den evine gidip kendisinin evde olup olmadığını öğrenmemi istedi. Aptal adam, elinin altın da telefon var açıp sorsana!”
-“Ya şu bizim müdür de çok salak, bana 50 bin lira verdi, git son model bir araba al gel dedi. Bugün pazar hiçbir yer açık değil ki!”
-“O da bir şey mi, asıl benim ki ben den evine gidip kendisinin evde olup olmadığını öğrenmemi istedi. Aptal adam, elinin altın da telefon var açıp sorsana!”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Temel kiralık ev arıyordu ve Dursun’un yanına gitti Emlak
çı olan Dursun ona:
-“Deniz kıyısın
da dubleks bir ev olduğunu” söyledi.
Temel’de:
-“ Kirası ne kadar dur”
Dursun:
-“ İki milyar”
Temel:
-“ Ahır ı var mı ?”
Bunun üzerine Dursun:
-“ Öyle bir ev de ahırın ne işi var”
Tabi sinirlenen
Temel:
-“Ha o iki
milyarı veren öküz nere de yatacak “
Gülmek İçin Bahaneler!..
Karakolun kapısından içeri bir küçük oğlan girmiş:
-"Polis amca, lütfen yardım edin, babam sokakta 3
kişiyle kavga ediyor..."
Ve birlikte sokağa inmişler gerçekten de çocuğun
babası 3 tane adamla tekme tokat dövüşüyor.
Polis sormuş:
-"Peki hangisi senin baban????"
Çocuk cevap vermiş:
-"Bilmiyorum.. zaten bu yüzden kavga ediyorlar...."
Gülmek İçin Bahaneler!..
Efendim, minik bir
köy de, ev de kalmış bir kız yaşarmış.
Çok yaşlıymış..
Ve de hala bakire
kalmakla fena halde övünürmüş.. Olümün yaklaştığını hissedince, muhtara para
bırakmış..
-"Bu para ile bana mezar yaptır. “
-“Mezar taşıma da ‘Bakire
doğdu, bakire yaşadı, bakire öldü’ diye yazdır"
Bir süre sonra da ölmüş..
Muhtar, para ile
cenazeyi kaldırmış.
Mezar taşını da,
mermerci Temel’e ısmarlamış.
Bir Karadenizli"den beklenmeyecek kadar
tembel Temel:
- "Bunca yazıyı
yazmak günler sürer"
-"Ben bunu özetlerim.."
Muhtar bir hafta sonra, mezarlığa gelmiş ve
mezar aşını okumuş:
-"Açılmadan
geri iade!."
Gülmek İçin Bahaneler!..
2 Kaplumbağanın
Suları Bitmiş.
Su Almak İçin Okyanusa Gitmişler.
20 Yıl Sonra Varabilmişler.
Ama Kova Almayı Unutmuşlar.
Diğeri:
-“ Ben Alır Gelirim
Ama Ben Gelene Kadar Su İçmeyeceksin “
Ve Gitmiş.
Aradan 60 Yıl Geçmiş, Gelen Giden Yok,
-“Ben İçeyim de
Neslim Tükenmesin”
Tam İçecekken Çalılardan Ses Gelmiş
BAK BÖYLE YAPARSAN KOVA ALMAYA GİTMEM
Gülmek İçin Bahaneler!..
Berrin bir işe
müracaat etmiş, medeni halini sormuşlar.
- “Beş yıldır dulum, iki çocuğum var, biri on diğeri
iki yaşın da..”
- “Küçük çocuğunuz iki yaşın da ve kocanız öleli beş
yıl oldu öyle mi ?”
- “Evet, ama Hayat devam ediyor…ben yaşıyorum!..”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Günün birin de
İstanbul’da sarışının biri, hayattan o kadar bezmiş ki, kendini boğazın soğuk
sularına bırakarak hayatına son vermeye karar vermiş.
Boğaziçi köprüsün den geçerken arabasını durdurmuş, bariyerlere
çıkmış ve titreyerek az sonra kendisini bu çekilmez hayattan kurtaracak olan
sulara baka baka ağlarken yanına genç ve yakışıklı bir genç gelmiş.
Genç ona acımış ve sarışının ellerini tutup :
-"Bak, yaşaman
için çok neden var.”
-“Yarın sabah gemim
Amerika'ya gitmek üzere demir alacak. “
-“Eğer istersen,
seni de çaktırma dan gemiye alıp saklayabilirim. “
-“Sana hem yemek
getiririm, hem de sana çok iyi bakarım."
Sarışın bakmış kaybedecek bir şey yok; belki de
Amerika'ya gidip yeni bir başlangıç yaparım umuduyla denizcinin teklifini kabul
etmiş.
O akşam denizci
genç onu gemiye almış ve filikalar dan birine saklamış.
Her gece
sarışına üç sandviç ve bir meyve suyu getiriyormuş, sonra da sabaha kadar
sevişiyorlar mış.
Bir kaç gün sonra, kaptan rutin kontrolleri sırasın
da sarışına rastlamış.
Orada ne
aradığını sormuş.
Sarışın da :
-"Ben bu
gemideki denizcilerden biriyle anlaştım.”
-“ O bana her
gün yemek getiriyor ve Amerika'ya gitmemi sağlıyor. “
Ben de onun
benimle sevişmesine izin veriyorum."
Kaptan:
-"Seninle seviştiği kesin küçük hanım da......
Bu Kadıköy-Beşiktaş vapuru"
Gülmek İçin Bahaneler!..
Hocanın kadılık yaptığı sıralar da bir adam gelmiş:
-“Hoca efendi “
-“Hoca efendi “
-“ Size bir şey danışacağım.”
-“Buyurun sorun.”
-“Geçen gün komşuların size ait olduğunu söyleyen bir inek, tarla da bizim ineğin karnını yarıp öldürmüş. Şimdi ne yapmam gerek?”
-“Hayvan bu”
-“Buyurun sorun.”
-“Geçen gün komşuların size ait olduğunu söyleyen bir inek, tarla da bizim ineğin karnını yarıp öldürmüş. Şimdi ne yapmam gerek?”
-“Hayvan bu”
-“Dava edecek değilsin ya”
-“Teşekkür ederim kadı efendi”
-“Sahibinin de suçu yok ne bilsin?”
-“Teşekkür ederim kadı efendi”
-“Sahibinin de suçu yok ne bilsin?”
Adamın yüzü gülmüş.
Tekrar söze başlamadan önce:
-“Kusura bakma kadı efendi, demin ben bir yanlışlık yaptım, ölen inek benim ki değil senin ki”
-“Bak iş değişti. O hal de verin raftaki kara kaplı kitabı da hele bir bakalım”
-“Kusura bakma kadı efendi, demin ben bir yanlışlık yaptım, ölen inek benim ki değil senin ki”
-“Bak iş değişti. O hal de verin raftaki kara kaplı kitabı da hele bir bakalım”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Tavşanın biri eczaneye gitmiş.
-"Havuç var mı "
Eczacı kızmış göndermiş.
Ertesi gün yine gelmiş.
-"Havuç var mı "
Eczacı bütün dişlerini kırmış.
Ertesi gün yine gelmiş.
Eczacıya sormuş :
-" Havuç suyu var mı "
-"Havuç var mı "
Eczacı kızmış göndermiş.
Ertesi gün yine gelmiş.
-"Havuç var mı "
Eczacı bütün dişlerini kırmış.
Ertesi gün yine gelmiş.
Eczacıya sormuş :
-" Havuç suyu var mı "
Gülmek İçin Bahaneler!..
Yeni baba olmuş adam
bebeği kucağına alıp :
- “Yarabbim bu ne kadar güzel bir çocuk, su gözlere
bak hele burun hokka gibi sence kime benzemiş ?”
Kadın cevaplar :
- “Sen tanımazsın...”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Köyün birin de bir
kadın geliniyle her gün çeşmeye gidermiş.
Köyden iki kişi de kafaya koymuş gelinle kaynananın
işini bitirecekler.
Bir gün çeşme yolun da
bir çığlık, bir feryat, kaynana dayanamamış sesin geldiği yere gitmiş:
-“ Ne oluyor bura da “
Uyanık adam:
-“ Cenazemiz var”
Kadınları içeri
alıp, işlerini bitirmişler.
Gelin dönmüş kaynanaya:
-"Ne yapacağız
şimdi kaynana."
- "Seni bilmem; ama ben yedisine de geleceğim
kırkına da"
Gülmek İçin Bahaneler!..
Yaşlı ve çirkin bir
kadın soluk soluğa karakola gelip şikayetçi olur :
-“Adamın biri beni bir saattir izliyor, kendimi buraya
zor attım, galiba sarhoştu memur bey”
Polis çirkin kadını tepeden tırnağa süzüp cevaplar :
-“Galiba değil, besbelli sarhoşmuş”
Gülmek İçin Bahaneler!..
-“ Hocam camiyi su
alıyor hadi gidelim boğulacaksınız”
Hoca yine:
-“ Ben Allah'ın
sevdiği kuluyum”
Camiyi su alınca
hoca caminin üstüne çıkar, bu sefer kayıkla gelirler:
-“ Hocam hadi gidelim
öleceksiniz bura da”
Hoca yine:
-“ Ben Allah'ın
sevdiği kuluyum bana bi şi olmaz “
Su yükseldikçe hoca
minarenin tepesine çıkar ve bu seferde helikopterle gelirler:
-“ Hocam hadi
gidelim öleceksiniz “
Hoca yine ben
Allah'ın sevdiği kuluyum bana bi şi olmaz”
Bir-iki saat sonra
hoca ölür.
Hoca öbür dünya da sorar:
-“ Allah’ım beni
niye öldür dün ben senin sevdiğin kulundum “
Cevabını alır:
-“ Sana insan
gönderdim gitmedin, kayık gönderdim binmedin, helikopter gönderdim binmedin,
daha sana ne yapıyım”
-“ Kendim mi gelse
idim!”
-“O zaman da ödün
patlardı, yine ölürdün”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Gümrük kapısından
bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük
görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine
bakmışlar. İçin den yedi adet don çıkmış.
-"Niye yedi
tane?"
İngiliz'e sormuşlar.
O da :
-"Haftanın yedi
gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..."
- "Vay be!
Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki."
Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. Açmışlar-
bakmışlar sekiz tane don.
-"Yediyi anladık da, niye sekiz?"
Fransız:
- "Pazartesi,
Salı, Çarşamba... Her gün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye
yedek aldım"
- "Vay be!
Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!"
Sıra Türk 'e gelince açmışlar bakmışlar tam on
iki adet don.
-"Vay be! Ne
varsa bizim insanımız da var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar:
- "Neden on iki
adet?"
Bizimki cevap vermiş:
- "Ocak, Şubat,
Mart,......N.."
Gülmek İçin Bahaneler!..
Avukat arabasını
bürosunun önüne çekmişti, inmek için kapıyı açtı, tam o sıra da arka dan hızla
gelen tır kapıyı aldı götürdü.
Hemen kalabalık
birikti ambulans polis ...vs
Polis avukata sordu:
- “Nasıl oldu “
Avukat sinirli:
-“İnecekken arkadan
geldi kapıyı aldı götürdü “
-“Eyvah o kadar para
vermiştim.”
Polis:
-“Peki beyefendi
kolunuz nasıl koptu”
Avukat bağırarak :
-“Eyvah rolex'im
rolex'im”
Gülmek İçin Bahaneler!..
Trafik polisi Temel;
sarışın bir bayan sürücüyü durdurur ve ehliyetini sorar.
Kadın çantasını
kucağına alıp aramaya başlar; ancak uzun süre geçmesine rağmen bir türlü
aradığı şeyi bulamaz.
Temel beklemekten
bunalır ve sabırsız bir ifadeyle kadına söylenir:
-"Hanım efendi, aradığınızı bulamadığınız
anlaşılıyor. Üzerin de kendi resminizin olduğu şeyi göstereceksiniz, acele edin
lütfen."
Kadın bu uyarı üzerine telaşlanır ve kısa bir süre
sonra :
"Hah
buldum"
Sevinçle çığlık atıp,
çantasında ki makyaj aynasını Temel'e uzatır.
Temel aynayı
ciddiyetle inceler ve kadına dönüp kibar bir ifadeyle konuşur:
-"Buyurun belgenizi hanım efendi. Özür dilerim,
polis olduğunuzu söyleseydiniz durdurmazdım."
Gülmek İçin Bahaneler!..
Temel bir gün yol da
yürürken denizde boğulan bir adam görür.
Hemen adamı
kurtarır.
Sonra kurtardığı
adamı tekrar denize atar.
Onu görenler:
-“Madem adamı
kurtardın niye denize atıyorsun?”
Temel:
-“Atalarımız ne
demiş:’ iyilik yap denize at. Halik bilmezse malik bilir, o da bilmezse balık
bilir’. “
Gülmek İçin Bahaneler!..
Yörede ünü çok iyi
bilinen bir yankesiciye araba çarpar.
Etrafında hemen bir
kalabalık toplanır, birileri sorar:
-"Hemşehrim
alabildin mi plakasını?"
Yankesici gözünün üstündeki kanları silerek
cevaplar:
-"Plakayı
göremedim de... Adamın cüzdanıyla ruhsatını aldım.”
Gülmek İçin Bahaneler!..
İki adam bir gün ölmüş adamlar cennete gitmiş.
Bir gün melekler bunları gezsinler diye cehenneme götürmüşler bir de ne görsünler camilerinin imamı cehennem de bir de boğazına kadar kuma gömülü ve imam kahkahalar atıyor sor muşlar :
Bir gün melekler bunları gezsinler diye cehenneme götürmüşler bir de ne görsünler camilerinin imamı cehennem de bir de boğazına kadar kuma gömülü ve imam kahkahalar atıyor sor muşlar :
-“İmam efendi hem cehennemdesin bir de kum da gömülüsün ve sen gülüyorsun”
İmam kahkahalar arasın da cevap vermiş:
-“Müftü alttan ayağımı gıdıklıyor”
Kaydol:
Yorumlar (Atom)































